Aşırı kontrolcülüğün psikolojik etkilerine dikkat
Bazı insanlar için belirsizlik neredeyse tahammül edilmez bir durumdur. Ne olacağını önceden bilmek, olasılıkları hesaplamak, riskleri sıfırlamak, her ihtimali düşünmek…
Bazı insanlar için belirsizlik neredeyse tahammül edilmez bir durumdur. Ne olacağını önceden bilmek, olasılıkları hesaplamak, riskleri sıfırlamak, her ihtimali düşünmek… Bunlar, dışarıdan bakıldığında planlı ve düzenli bir yaşam izlenimi verir. Ancak bazen bu düzen ihtiyacı, yerini fazlasıyla yorucu bir kontrol etme çabasına bırakabilir.
Aşırı kontrolcülük, genellikle yüzeyde kendini “sorumluluk sahibi olmak” şeklinde gösterir. Kişi sadece kendini değil, etrafındaki herkesi ve her şeyi gözetim altında tutmak ister. İşlerin onun istediği şekilde gitmesi, düzenin sürmesi, kimsenin hata yapmaması ya da duygusal bir karmaşa çıkmaması önemlidir. Ama bunun arkasında çoğu zaman daha derin bir ihtiyaç yatar: güvende hissetmek.
Hayat öngörülemez bir şekilde aktığında, bazı insanlar için bu bir tehdit gibi algılanır. Geçmişte yaşanan kaotik deneyimler, ani kayıplar, sarsıcı olaylar veya sadece kontrol edilemeyen durumlara karşı geliştirilen erken stratejiler, zamanla yerleşik bir davranış biçimine dönüşebilir. Böylece kişi farkında olmadan şunu öğrenmiştir: “Her şeyin kontrolümde olması gerekiyorsa, ancak o zaman güvende olurum.”
Bu da zamanla esnekliğini kaybeden, ilişkilerde zorlanan, kendine ve başkalarına karşı toleransı azalan bir yaşam biçimine yol açar.
Aşırı kontrolcü bireyler için belirsizlik sadece rahatsız edici değil, bazen neredeyse tehdit edici olabilir. Bu nedenle:
- Plan dışı gelişmeler kaygı yaratır,
- Başkasının müdahalesi rahatsızlık verir,
- Her şeyi kendi yapma isteği ön plandadır,
- “Ya bir şey eksik kalırsa?” düşüncesi bitmek bilmez.
- “Şu anda neyin dağılmasından bu kadar korkuyorum?”
- “Kimin sorumluluğunu fazladan taşıyorum?”
- “Neleri kontrol edemediğimde kendimi yetersiz hissediyorum?”